18 Ağustos 2010 Çarşamba

13:46

Bu durumda olmaktan nefret ediyorum. yatağın kenarındaki tahta çıkıntının üstünde duran cep telefonumu alıp saatine baktım. "13:46" istemsizce homurdanıp kafamı yastığa geri koydum. kurduğum 4 alarmda çalmış ve dördü de beni uyandırmayı başaramamıştı. aniden yataktan kalktım, Çalışma Masasının üstünde duran bilgisayarın açma düğmesine basıp tuvalete gittim. Hala uykumu alamamıştım. ellerimi lavabonun kenarına dayayıp aynaya baktım. suratımın sağ yarısı üstüne yatmaktan rengini kaybetmişti ve o taraftaki bütün saçlarım dik duruyordu. Bok gibi görünüyordum. Yüzümü yıkayıp saçlarımı ıslattım, lavabonun yanında asılı duran havluyla yüzümü kuruladım, havluyu lavabonun yanına fırtalıp odama geri döndüm. Bilgisayarın başına oturup masada duran sigara paketini elime aldım. paketi parmaklarım arasında çevirdikten sonra masanın yanındaki camın kepengini açan ipi çektim. Camdan dışarı baktım, hava kapalıydı. elimdeki paketten bir sigara alıp ağzıma koydum. Bilgisayardan üyesi olduğum bir sosyal ağ sitesine bağlandım ve tanıdığım kişilerin haberlerine baktım. Yakın olduğum kimse internette değildi ve ilgimi çeken hiç bişey bulamadım. sayfayı kapatmadan 2. bir sekme açtım ve Video oyunlarıyla ilgili makaleler, haberler ve videolar olan bir siteye girip biraz bakındım. dün gece en son baktığımdaki halinden hiç bi farkı yoktu. Sıkıldım. iki siteyide açık bırakıp bilgisayarın başından kalktım ve masanın solundaki koltuğa oturdum Xbox 360 kumandasını elime alıp ortadaki tuşa bastım, televizyonun kumandası ortalıkta yoktu. koltuğun kenarına masanın altına televizyonun altındaki raflara baktım ve bulamadım. "OOOOF" diyip yere yattım ve yatağın altına baktığımda orda olduğunu gördüm. televizyonu açtım ve "AV2" yi açtım.

Kapının çaldığını duydum, aşağıdan değil kapının önünden basılıyordu zile. Kapıcı olduğunu düşündüm, Ağzımdaki sigarayı masanın üstüne attım ve kapıya doğru gittim. Kapıya geldiğimde bu günün pazar olduğunu ve kapıcının gelmeyeceği aklıma geldi. "Bi saniye!" diye bağırıp içeri koşup odamdaki masanın altına mıknatısla tutturulmuş olan içinde 5.7x28mm lik 20 tane hollow point kurşun olan FN Five-seveN usg tabancamı elime aldım güvenliğini açıp şortumun arka lastiğine tutturdum. Kapıya doğru gittim ve delikten baktım. Kapıdaki eski arkadaşım Onur'du Kafasında üstünde yazılar olan Beyaz bi Şapka vardı. Kapıyı yarılayarak açtım ve soru sorarmış gibi baktım. hemen içeri girdi ve kapıyı kapattım. "Sen ne bok yediğini sanıyosun bu saatte neden geldin bana" dedim sinirlenmiştim. "Seni uyarmaya geldim" dedi. korkmuş ve yorgun bi hali vardı. "Bu sabah koşmaya çıktığımda 4 kişinin beni takip ettiğini fark ettim. onları çok zor atlattım" dedi."Sende takip edildiğini anlayınca bana gelmeyi düşündün öylemi gerizekalı?" dedim durdu suratıma baktı. Sinirim geçmiş olsa bile hala sinirli gibi davranıyordum "Ne var? "dedim. Kafasını döndürüp mutfağa girdi. Buzdolabını açıp bir tane enerji içeceği aldı. birtanede bana uzattı. Aldım ve açtım ama içmedim. Onur biraz içtikten sonra elini buzdolabınun kenarına koyup bana baktı. "Eğer beni buldularsa senide bulacaklardır." dedi. "Ben senin kadar dikkatsiz değilim." dedim "Tamam buraya gelmemeliydim biliyorum ama sana birşekilde haber vermeliydim! Diğer iletişim yollarının nekadar tehlikeli olduğunu gayet iyi biliyosun!" dedi suratı hala korkmuş gibiydi ama sesi hafif sinirli çıktı. " Ankesörlü Telefon. " dedim ve arkamı dönüp odama gittim.

Arkamdan Tabancayı çıkarıp güvenliğini kapatıp masanın üstüne attım. Tv de açılmış olan Xbox menüsünü gördüm. Televizyonun karşısındaki kanepeye oturdum. Onur "Neden böyle yaptığını kafam almıyo!"" diye içerden bağırdı. odaya geldi ve bana baktı. bende ona baktım hala sinirli duruyordum. "Tamaam tamam." diyip masanın önündeki sandalyeye oturdu. "Ne yapmamız lazım?" diye sordu. "Bilmiyorum." dedim gerçektende bilmiyordum. bunun olacağını biliyordum ama bukadar yakın zamanda olacağını tahmin etmiyordum. "Bana tam olarak ne olduğunu anlat." dedim.

Boş boş tv ye bakıyordu." Saat 10 gibi evden çıktım bisikletletime binip parka gittim" bana döndü. "Bisikleti bağlayıp koşmaya başladım. yarım saat kadar koştuktan sonra Uzakta bana bakan birini fark ettim. umursamadım koşmaya devam ettim. az bi süre sonra bankta oturan iki kişi gördüm birbirlerinden ayrı oturan biri kahverenkli pardesü giymiş içinde takım elbise olan biriydi sigara içerken ilgisiz görünmeye çalışsada dikkatinin bende olduğunu fark etmiştim. ama benim için orda olduklarını anlamamı sağlayan bu adamın yanındaki kadındı. Bağıra çağıra telefonla konuşuyordu. Elindeki iPhone'un ışığı açıktı. iPhonelar kulağa dayalı oldukları zaman ışığı yanmaz." etkilenmiş gibi başımı sallayıp ayağa kalktım ve masanın üstüne attığım sigarayı ve çakmağı aldım sigarayı ağzıma koyup yaktım.

" Koşmaya devam ettim belki benimle alakası yoktur diye. 10 dakika kadar sonra üstünde gri kapşonlu bir hırka ve altında da siyah bir pantolon olan uzun siyah saçlı ve sakallı bi adamın yanından geçtim. beni gördüğü anda saçlarını toplamaya başladı ve arkamdan koşmaya başladı. Ben hızlandım oda hızlantı ve depar atmaya başladı bana doğru, Bi anda yoldan çıkıp solumdaki merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Arkamdaki bişeyler söylüyordu ama hiç birini anlamadım. Uzaktan gördüğüm bana bakan ilk adam bi anda karşıma çıktı. Koşmayı bırakmadım ama ne yapacağımı şaşırmıştım. arkamdaki adam hala merdivenlerdeydi, karşımdaki adamın dizine tekme attım ve o acıdan bağırırken sağa dönüp koşmaya devam ettim. Uzun saçlı olan adam bişeyler daha bağırdı ve hiç durmadan arkamdan gelmeye devam etti. Bayilerin olduğu yere çıktım, park kalabalıklaşmıştı ama kaybolmam için yeterince insan yoktu. koşmaya devam ettim Sokağa geri dönene kadar koştum ve paltolu adamın sokağın karşısında durduğumu ve bana silah dorulttuğunu gördüm. Daha hızlı koşmaya başladım uzun saçlı adam baya arkada kalmıştı. Meydana çıkmaya çalışıyordum. Telefona doğru bağıran kadını elinde siyah bişeyle bana doğru sağımdan gelirken gördüm, sola dönüp arkaya doğru zıplayarak dirsek attım, dirseğimin sert bişeye temas ettiğini hissettim ve hemen sonra canım yandı. Kırıma sesi gibi bişey duydum, sola doğru koşmaya devam ettim arkama bakmadan. 5 dakika kadar koşmaya devam ettim. başka ayak sesi duymuyordum. meydana çıkana kadar koştum ve kalabalığa karıştım. bir dükkandan o gerzek şapkayı aldım. ara sokaklardan birine girip 5 dakika kadar bekledim ve nefesimi düzenlemeye çalıştım. daha iyi olunca ana caddeye çıkıp durakta bekleyen bi taksiye binip senin evinin yakınındaki alışveriş merkezinde indim. sonra yürüyerek sana geldim." Sanki tebrikler dememi beklermiş gibi bakıyordu. ayağa kalkıp camı açtım, elimdeki bitmek üzere olan sigarayı camdan dışarı attım. "Sen sen evden çıkma herhangi bişey olursa..." dolabın en üstündeki rafındaki giysilerin arkasında beyaz bir kolsuz tişörte sarılmış Walther P99 tabancasını ona verdim " bunu kullan." dedim. "Ben Onu almaya gidiyorum..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder