5 Haziran 2012 Salı

Fez

  "It's a fez. I wear a fez now. Fezzes are cool."


 Yaklaşık 2 sene geç geldikten sonra beklemeye değdi. Fez en çok bilinen oyun stilini alıp hiç denenmemiş birşey yapıyor. 2D Platformer olarak bildiğimiz, belkide en ünlü oyun serisinden, Mario'dan bildiğimiz bir Oyun mekaniğini alıp daha farklı bir konsept geliştirilmiş. Tamamen 2D olan bir oyunu 3D manipülasyonuna bağlı bir 2D Puzzle/Platformer çıkartılmış ortaya. Anlatmak çok kolay değil. Şöyle belki daha iyi dökebilirim kelimelere. Her yeni mekanda 1 değil 4 ayrı mekan var. Aslında Fez dünyası bizim dünyayı gördüğümüz gibi, sadece daha köşeli. Her mekanı bir kübün sadece tek yüzüne bakarıyormuşuz gibi düşünürsek, boyut değiştirme tuşuna bastığımız zaman kübün diğer yüzüne geçiyoruz. Oyun hala iki boyutlu ama üç boyutlu bir dünya içinde. 


  Tamamen bağımsız olarak, neredeyse bütün proje Bir kişi, Phil Fish tarafından yapıldı. Phil Fish ismini duyduğum zaman demiştim ben bu ismi kesinlikle biliyorum biyerden diye. Deviantart.com'da çok takıldığım zamanlar Phishy adında bir kullanıcının çok bariz şeylerden, inanılmaz abartılara kadar basit konseptlerle yaptığı karikatürler dikkatimi çekmişti. Hatta yaptığı resimlerden birini büyüyünce dövme yaptırmak istiyordum. Büyüyünce diyorum çünkü en az 4-5 sene önceydi. 5 sene önce açıklamış Fish, Fez diye bir oyunun geleceğini. Açıkcası hiç şaşırtıcı değil böyle bir oyunun 5 sene gibi bir dizayn süresi olması.


Böyle bir zamanda, Medyada en çok gördüğümüz oyunların 80'lerden kalma aksiyon b-filmlerine benzediği bir zamanda, hem gayet modern, gülümseten mizah anlayışı, inanılmaz güzel görselleri ve müzikleri olan, hemde eski jenerasyonlardaki gibi, oyuncuyunun kafasını çalıştırmaya zorlayan. Çok zor bölümleriyle sinir bozan. Çok basit görünen bir konseptin arkasına 100+ saatlik rol yapma oyunlarının koyamadığı kadar çok bilgi koyabilmiş bir oyun görmek gerçekten şaşırtıcı. Açıkcası bu yazıda iki ayrı oyundan daha bahsedecektim Fez'e yeni başladığımda, Yetersiz kalacağını düşünmüştüm 1-2 saat oynadıktan sonra. Oynamaya devam ettikce yavaş yavaş anlamaya başladım ki eğer Fez hakkında yazacaksam 3 oyun anlatamayacağım. 2 oyuna düşürdüm Fez ve başka bir oyun. Bir süre daha oynadıktan sonra farkettim ki Fez tek başına uzun bir süre hakkında konuşulabilecek bir oyun, sonuna kadar dolu olan ve kesinlikle oyuncuyu zorlamaktan çekinmeyen bir oyun. Şöyle, Oyunun 2/3D konseptiyle "Escher" optik ilizyonlarına bağlı olan yüzlerce bulmacanın yanı sıra, QR kodları, zaman tabanlı bulmacalardan, elinize kağıt kalem alıp, kriptoanaliz yapmak zorunda kaldığınız bulmacalara kadar, sizi zorlamak için herşey mevcut. Hatta bir örnek vermek istiyorum eğer spoiler almak istemiyorsanız aşağıdaki 4 satırı okumayın. Dev bir teleskobun olduğu bir odaya girdiğinizde teleskop ile odaya girdiğiniz tarafa bakarsanız, gökyüzünde 2 adet küçük kırmızı ışığın yanıp söndüğünü görüyorsunuz, bu ışıklar proglamada kullanılan "1 ler ve 0 lar" olarak bildiğimiz Binary dilinde. Binary'e çevirdiğiniz bu ışıkların kodunu sonra Hexadecimall diye hayatımda hiç duymadığım birşeye onuda şu anda Webde kullanılan kodlama tipi olan ASCII'ye dönüştürdüğünüz zaman bulmacanın çözümünü bulabiliyorsunuz. Bunu duyduktan sonra korkmanıza gerek yok çünkü oyunu %100 bitirmeye çalışmıyorsanız çoğunlukla böyle şeyler yapmak zorunda kalmıyorsunuz, çoğunlukla... Ayrıcada ben nasıl öğrendiysem sizde hızlı bir "google search" ile öğrenebilirsiniz.

Kriptoanaliz dedim bikaç satır önce eğer oyunda gerçekten dil bilimcilik yapmak zorunda kalıyorsunuz. Oyunun altında kendine ait bir kültürü var, ve her kültür gibi onlarında kendilerine ait bir dilleri var. Bu kültürün hikayesi sadece ortada bir kültür var kadar basit değil ama onuda anlatmaya çalışırsam sanırım sonsuza kadar yazacağım o nedenle özet geçmeye çalışıyorum. Ama sorun şu ki, oyun sizin elinizi tutmuyor hiç bir zaman. bu dili şu şekilde öğrenebiliyoruz sadece(tekrar spoiler almak istemiyorsanız buradan sonrasını okumanızı tavsiye etmem) oyuna girdikten kısa bir zaman sonra bir bölümde yerde yatan bir köpeğin üstünden bir otarafa bir butarafa zıplayan bir tilki görüyoruz, yanındada bir taşın üstüne yazılmış bir sürü sembol. Halen kendimle gurur duyuyorum bunu fark edebildiğim için. Şöyle anlatayım, İngilizcede şöyle bir terim var  "The quick brown fox jumps over the lazy dog." Bu cümlede İngiliz alfabesindeki bütün harfler kullanılıyor. Yandaki taştaki sembollerde yazan şeyde bu. Oyun bir noktadan sonra bu dili öğrenmiş olmanızı bekleyerek devam etmeye başlıyor ve hatta girdiğiniz mekanlardan biri olan eski bir şehirdeki bütün karakterlerin konuşma balonları o Sembollerle yazılmış halde çıkıyor karşımıza. Biraz "Utanmaz" bölgesine kaçtığını söyleyebilirim zorluğu açısından bu nedenle.


  Fez'in tek kötü yanı şu an için, platformu. Xbox 360 ülkemizdeki en az satılmış olan son jenerasyon konsol ve şu anda sadece Xbox 360 platformunda mevcut Fez. Eminim ki Steam aracılığıyla en kısa zamanda Bilgisayarlarımızda göreceğiz Fez'i. 10$ İle alabileceğiniz birçok oyundan çok, ÇOK daha fazlasını sunuyor Fez, "Old-school" oyunların hayranıysanız kesinlikle kaçırmamanız gereken, oyunlarında tartışmasız olarak bir sanat formu olduğunu gösteren bu senenin en başarılı bağımsız oyunu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder