9 Haziran 2012 Cumartesi

E3! it does nothing!

EA.. EA hakkında okadar çok konuşabilirim ki. Okadar komik bir şekilde kendilerini cocuk filmlerindeki EEEEVIL Corp. moduna soktular. Bir Wolfram & Hart bir Omni Consumer Products haline geldi. Her oyuncu,  EA'in reklam hareketlerinden nefret ediyor Her Oyuncu EA'in hiç bir işi olmadığı küçük şirketleri alıp en çok para kazandıran dışında başka oyun yaptırmamasını sonrada o şirketleri yok etmesi tiksindiriyor. PC'de EA oyunu oynamak isteyen Herkes Origin denen Spyware'i yüklemek zorunda olmaktan kusası geliyor. Sonuç olarakda EA boktan bir şirket. Son 6 ayda Değeri %50 düşmüş olan bir şirket EA. EA Konferansının 5 dakikasını izledim toplamda ileri çekerek. Hiç birşey olmadığı söylendi başka gruplar tarafından bana onlara katılacağım bende. EA hiç bi bok yapmadı. İzlemedim bilmiyorum öyle diyolar. EA'e ne zamanımı ne de paramı harcayacağım artık.

Microsoft. Konferanslarının yarısını geçen sene ve ondan önceki sene anlattıkları şeylerle geçirip geri kalanını da Microsoft ile alakası olmayan oyunlarla geçirebildiği için tekrardan kutluyorum. Gerçekten bravo. 3 Dakikalık Halo 4 videosu ve 1 Dakikalık Gears of War4? Evet...
Böylecede konferanslar bitiyor. Pek de inanılmaz olmayan bir E3 geçirdik. En güzel tarafı Unfinished Swan, Ni No Kuni gibi güzel artsy oyunlar gördük ilersi için. İkiside Geçen sene Journey'i izlediğimde içimde olan hissi hatırlattı bana. Umutluyum ikisi içinde. Yeni bir Sly Cooper Oyunu olduğunu öğrendik vuhu! Starwars 1313. ilk duyduğumda heycan vidyo izleyince Meh, olduğum bir oyun gibi. bekleyip göreceğiz. Black ops 2 fena olmayacak bütün Call of Duty oyunu gibi. Özel birşey olmayacak ama kötü de olmayacak. Aliens: Colonial marines Gayet güzel duruyo ve umutluyum baya o oyun için. Borderlands 2 yi zaten deli gibi bekliyoruz. Böylece boktan bir E3'ü kapatıyoruz. Thnx guyz

8 Haziran 2012 Cuma

Nintendors does nothings

Şimdi. Ben büyürken benim etrafımda hiç Nintendo yoktu. Yani vardı ama oda bir Gameboy color idi ve sadece Pokemon blue Oynadım ondada. Hiç şimdiye kadar Nintendo umrumda olan bir şirket olmadı. Hem Birsürü Zelda oynadım hem Metroid Prime. ama Nintendo tarafından çıkartılan şeyler nekadar güzel olursa olsun şimdiye kadar beynimi patlatıcak kadar inanılmaz olmadı.  WiiU da buna dahil. Evet herzamanki gibi Nintendonun yaptığı bazı şeyleri ilginç görünüyor ve merak uyandırıyor gayet. WiiU için heyecanlıyım ama almak için değil yorumları okumak için. Nintendo fanları ne diyecek tarafsız duranlar ne diyecek Hiç bişey sevmeyen piçler ne diyecek gayet merak içindeyim.

Konferans öncesi yapılan vidyo hakkında konuştuğum iyi olmuş çünkü konferansda WiiU ile ilgili çok şey yoktu.  Evet Miyamoto'nun En başta çıkması ve Pikmin şeysilerini yapması çok güzeldi. Pikmin 3 de güzel görünüyor. Az çok umrumda olan nintendo exclusivelerinden biri Pikmin.  Reggie hala korkunç görünüyor ve o hafif seyrelmiş saçları benim içimi korkuyla dolduruyor. Bundan 2-3 sene sonra Kel bir Reggie görebiliriz...  Başka ne vardı? Arkham City Rearmored? armored? Bildiğimiz Arkham City sadece nintendo gimmickleri eklenmiş. ZombieU bana hiç ama hiç oyun içi görüntüsü olarak gelmedi. umarımda değildir çünkü hiç bir boka benzemiyordu Sadece tek şey vardı güzel olan bütün konferansda oda bu. http://www.cracked.com/blog/5-ways-we-know-nintendo-has-lost-its-mind_p2/ Burdan Arkham City ve ZombiU hakkında düşündüklerimi okuyabilirsiniz hatta bütün konferans ve wiiU hakkındaki görüşlerim az çok buna benzer.

Lego City: Undercover



Sandbox bir Lego oyunu gerçekten güzel bir fikir ve trailer da çok potansiyel görebiliyorum. Umarım güzel şekilde yapılabilir WiiU için. Her lego oyunu gibi hem çocuklar için hemde büyükler için eylenceli olan, fena olmayan mizah anlaşıyla bir çoğu başarılı. Sandbox'a tamamen orjinal bir hikaye çok güzel olabilir.

Konferansda benim  umrumda olan başka birşey yoktu. Nintendoland gibi birşey vardı ama onuda bizde şuanda çok oyun yok diye gösterdiklerini düşünüyorum. Gösterdiklerindede bişey yoktu. Ama Nintendo markalarının kendilerine ait özel mini oyunları olması fikri fena değil.

ANCAK! Konferanstan sonra Iwata kurtarışa yetişti.

In a world where suddenly...



Bananas!
 Nintendoyu Nintendoyu Kazananlar listesine koymamın nedeni kötü olmamasıydı. Boştu sadece kötü değildi kesinlikle. Reggie den korkan Bond Kötü adamı kılıklı Ubisoft müdürü hem komik hemde biraz üzücüydü...

Sony does your vidya games

Sony Benim Heavy Rain'i bitirdiğim andan beri beklediğim şeyi yaptı.

Quantic Dream.
Beyond.



Kelimelerim yok konuşacak. Jack Tretton Quantic dediği anda zaten "whaa" dedim. Dream's Heavy Rain dediği anda kendimi kaybettim. Biliyorduk Quantic Dream'in elinde bişeyler olduğunu ama Konferansın ilk haberinin bu olacağını tahmin etmemiştim. Herşeyden önce bunu içimde tutabileceğimi düşünmüyorum. Ellen Page. Ben nekadar fanatiği olmasamda Ellen Page gibi bukadar yetenekli bir oyuncuyu Quantic Dream gibi güzel hikaye anlatabilen bir şirket için oyuna "Mocap" ve seslendirme yapıyo olması inanılmaz birşey.  Başka diyebileceğim birşey yok. Quantic Dream, Ellen Page. ve paco.(...) Daha ne isteyebileceğimi bilmiyorum.


Sony'nin indie oyunları hem açılış montajına koyması, hemde bizzat Jack Tretton tarafından reklam yapması inanılmaz güzel birşey. Ve indie marketinin yavaş yavaş karman çorman xbox live'dan PSN'e geçmesi beni sevindiren birşey. Quackamelee ve Retro City Rampage gibi oyunlar hakkında direk olarak konferansta bahsetmesi hem PSN'e hemde o oyunların yapımcılarına inanılmaz yardımcı olan birşey ve ben Sony'e bunun için 3 güçlü alkış veriyorum...


The Last of Us

Naughty Dog'a güvenim sonsuz. Tamamen saçma sapan, imkansız ve plot hole dolu 3 tane inanılmaz oyun yaptılar. Uncharted markası altında. 4 hatta Vita için olan Golden Abyss ile beraber. Ama busefer gittikleri yol Biraz Walking Dead(çizgi romanı. Hatta eminim bir toplama cildin adı Last of Us idi) Biraz da I Am Legend kokteyli güzel bir Survival/Action/Adventure yapıyorlar gibi görünüyor. İlk açıklığından beri giderek dahada efsanevi duruyor The Last of Us...



Sony Hakkında başka diyecek birşeyim yok. Wonderbook beni ilgilendirmiyor Harry Potter da aynı şekilde. Sony ye 3 + 1 Beyond için 1 de The Last of Us için 5 adet Gayet erkeksi alkış veriyorum.
Well ffn done

Post E3 Exclusive All Access Doing of The Thing That Does The Video Games In Your Face And teh Übisorfts

E3 yazıcam dedim E3 den önce yazdım E3 sırasında hiç bişey yazmadım... Evet. Hazır E3 bitmişken yazayayım E3 ile alakalı bişeyler ozaman.

-Kazananlar Ubisoft, Sony, Nintendo( çokta değil
-Kaybedenler Ea, Microsoft. çok şaşırtıcı sanki.

Ubisoft'dan gerçekten beklemiyordum böyle bir şov. Son 3 senedir sektöre yaptıkları şeylerden sonra hem EA'den daha salak göründüler hemde Konami'den daha salak göründüler... (biliyorum ne yazdığımı) 1 dolarlık iPhone oyununu 40 dolara PS vita için satmaya çalışmak gibi. Efendime söyleyeyim adam gibi çalışmayan Piracy protection servisleri gibi. Çok şey var yanlış yaptıkları. Ama bu sene E3'de yapabilecekleri en düzgün şeyi yaptılar. Birsürü yeni oyun. Ayrıcada konferanslarını göğüslerle açtılar. Daha ne istenebilirki.


Farcry 3

Farcry 3 gerçekten güzel duruyor memeler bi yana. ilk çıkan trailerları hiç ama hiç umrumda değildi. insanların birbirine ateş ettiği başka bir oyun gibi duruyordu. Ama sonra bişey oldu, ilginç bir kötü adam soktular oyuna. Ve benim oyuna bütün bakışım değişti anında.




Soktular değil ama dikkati kötü adamın üstüne çektiler ve Farcry 3 hakkında yaptıkları en mantıklı şey oldu. Herkes merak içinde bu adamın ne gibi bir etkisi olduğunun oyuna. Oyunda dudebro modunda bi adamı oynuyoruz ama bu adam nasıl bir Kabilenin lideri oluyor oda merak ettiriyor kendini. Halüsünejen uyuşturucular ve gerçek bir korkutu deli ile güzel bir oyun yapılabileceğini düşünüyorum umarım yerlerde sürünmem oyunu oynayınca.

Watch Dogs

Ubisoft'un kazanmasının asıl nedeni. Sadece izleyin



Evet.

Asscreed 3

Assassin's Creed: Revelations da bence büyük sıçan AC serisini acaba 2 de olduğu gibi bir adım daha öteye atabilecekmi bilmiyorum. Ama bu trailer'ın gayet bomba gözüktüğü kesin.



Hem gerçekten farklı bir oyun olduğunu hissediyor insan ve bu iyi birşey. Hemde diğer çıkan gemi savaşı trailer'ı benim için zaten alacağımı kesinleştirdi.

Splinter Cell: There is no Micheal Ironside so who in the fuck cares?

Trailer bile vermeyeceğim. Splinter Cell muhtemelen benim en sevdiğim oyun serisi ve istediğim kadar fanboyluk yapacağım bu konuda. Eğer Sam Fisher'ı Michael Ironside seslendirmiyorsa o oyun Splinter Cell değildir. Ubisoft cidden ruhumu bozdun o trailerla. Okadar heyecanlandım ki. Splinter Cell görünce. En boktan oyunu Splinter Cell diye versen bana beyenirim. İlk 4 oyundan sonra tamamen değişen bir 5. oyunu kabul etmiş olan ben herşeyi kabul edebilecek durumdayım Splinter Cell'de ama bunu değil. Ayrıcada birisi bana açıklasın. Madem 3rd Echalon kapandı ve yeni bi organizasyon açıldı. Sam iyce yaşlı ve belli uygun olmadığı iş için. 5 onun swan song'u idi. Kızı içindi herşeyde 5 de. Eğer Sam'i Yeni organizasyonun başına koyup, oynadığımız karakteri değiştirselerdi, görevlerimizi Sam Fisher'dan alsaydık ozaman inanılmaz olurdu yine benim için. Ama hayır. bir anda çok daha yaşlı olması gereken adam çok daha genç. Madem öyle eski bir görevi anlatsaydı 5 den sonra daha yakışırdı. Oda yok, Fanları kızdırmak ve oyunun hikayesini bozmak daha zevkli çünkü. Bi siktir Ubisoft. Bunu unutmayacağım.

(Sonunda bu gif'i kullanabildiğim için çok mutluyum)

Ubisoft'dan başka umrumda olan bişey yok zaten tekrar sinirlendim Splinter Cell olayına
Sony sırada

Catherine

Atlus'dan daha iyi yapabilirmiydi bu oyunu başka bir şirket bilmiyorum. Çok fazla sayıda Atlus oyunu oynamamamış olsamda biraz Fanboy sayılabilirim. PS Vita almamın en büyük sebebi Persona 4: Golden'ın Vitaya çıkacak olması. Atlus insan ilişkilerini anlatmakta çok başarılıydı hep. Japonca çevirisi İngilizce diyoloğu biraz kırsada yinede arkadaki karakterleri ve ilişkilerini öğrendikten sonra, bütün oyunları çok daha başarılı ve birçok oyunu da efsanevi oluyor.



Catherine ile alakalı ilk trailer'ı izlediğimde bunu hemen alıp oynanamam lazım demedim. Hatta 5 dakika boyunca sanırım hiç bişey demedim. Tam anlamıyla garip duruyordu. Konuşan kuzular. Keçi boynuzlu bi adamı kovalayan bir göt canavarı. Seksüel temalar ve insanı strese sokan bir kadının evlenmek istediğini anlatmaya çalışması. Aaaa mmm... Hmmm. Dedim izlediğimde. Ama her gelen yeni gelişmeyle dahada çok anlaşıldı ne olduğu. Catherine anlatılması çok kolay olan bir oyun değil, gibi.


Oyunun açılışında ilk gördüğümüz şey yakınlarda olan garip ve açıklanamayan ölümler oluyor. Ve ölenlerin hepsi genç erkekler.
Vincent Brooks 5 senedir Katherine Mcbride ile çok inanılmaz ciddi olmayan bir ilişkide. Katherine yaşındaki insanların nasıl evlendiğini çocuk yaptıklarını onun kendini dışlanmış hissetmesinden bahsediyor. Vincent'ı terler içinde ya çok kötü bir karın ağrısı içinde yada oturduğu yerden bir an önce kaçmaya çalışıyor gibi görüyoruz. Katherine sinirlenip Vinecent'ın dikkatini çekmek için masaya çatal sapladıktan sonra ufak bir diyologdan sonra Bar sahnesine geçiyoruz. Vince ve 3 arkadaşının Stray Sheep adındaki Barda oturup Vince'in evlenecek olmasıyla hafif dalga geçiyor gibiler. Zaman geçiyor ve Vince dışında herkes yavaş yavaş ayrıldıktan sonra İç çamaşırlarıyla gezen(Bi saniye şunu açıklamam lazım. Üstünde gecelik gibi bir kısa bir elbise ve jartiyerleri gözüken bir çorap giyinildiği zaman ve onlarda beyaz olduğu zaman gayet iç çamaşırı gibi görünüyo. ) Bir kız Bara girip Vince'in yanına oturuyor birkaç içki ve birkaç "suggestive" konuşmadan sonra fade to black transition görüyoruz. Ve oyunun "Nightmare" kısmını görüyoruz. Bölüm bittikten sonra(Anlatıcam birazdan)  Vince sabah evinde uyanıyor ve yanında dünkü kız. Ağzını 160 derece kadar açıyor.  Kız uyanıyor ve Vince'e sarılıp gayet sevimli hareketlerde bulunuyor. Vince ne yaptığının ve ne olduğunun farkında değil halde bakınırken öğreniyoruz ki kızın adı Catherine.


  Şimdiden açıklamazsam sonra açıklayamayacakmışım gibi geliyor. Oyunda elinide kontrolün olduğu 2 kısım var. Bir Stray Sheep Barında Arkadaşlarınızla ve barın müdavimleriyle konuşmalarınız, İçki(Nightmare bölümlerinde yardımcı oluyor)Ektra bir "Arcade" oyunu Atlus'un inanılmaz müzikleriyle dolu bir jukebox ve telefonunuzdan mesajlaşma ile oyuna dahil oluyoruz. Stray Sheep bölümünden sonra Nightmare bölümüne geçiliyor burdada "Block Pushing Puzzle" oyununa dönüşüyor oyun. Çoğunlukla bölümler ve bölümlerin son "boss"ları gayet sembolik ve güzel tasarlanmış oluyor. her puzzle arasında aradaki Koyun insanlarla konuşup daha çok bilgi alabiliyorsunuz hikaye hakkında.


Yüzlerce resim koyasım var buraya ama zaten çok resim koyuyorum. oyüzden bitane fazladan. buyrun.


Başlarda biraz yavaş başlasada hızlıca hızlanıyor ve insanı içine çekiyor. Güzel yazılmış karakterler ve Plottwist üstüne plottwist gelmeye başlıyor sonuna doğru oyunun. Güzel bir hikayesi ve oyuncuyla interaksyonu var. Karakterlere alışmak zor olabiliyor, özellikle Anime veya Japon kültürü veya Japon oyunlarıyla ilginiz yoksa baya zor olabilir karakterleri sevmek.  kesinlike ama kesinlikle herkez için olmayan bir oyun. Benim için 2011'in ben başarılı 3. oyunu. Ama eğer sinematik oyunları puzzle oyunlarını ağır ilerleyen hikayeleri beyenmiyorsanız. 1 saat bile dayanmayacaksınız Catherine'e ama alın bence :D .



Evet inanılmaz güzel müzikleri var.



Skyrim...

Duyurulduğu anda internet karıştı. Ön siparişleri deli gibi sattı. 1 Ay'da en hızlı satılan  PC oyunu oldu. Steam kayıtlarına göre 280.000 kişi tarafından aynı anda oynandı. Kasımdan Yılın sonuna kadar bütün oyunlarla ilgili internet sitelerinde en çok konuşulan şey oldu  ve Elder Scroll's: Skyrim muhtemelen son zamanların en çok abartılmış oyunu oldu bu sayede.


Hemen giricem konuya dolandırmadan lafi.

Problem listesi

-Bazı Quest itemları görev bittikten ve geri verildikten sonra Inventory'de durmaya devam ediyor.
-Ejderhalar duvarlardan geçiyor, ters uçuyor.
-Fazla sayıda Bug nedenliyle bitirileyemen görev var.
-Çok ÇOK basit bir kombat sistemi
-Yavan bir renk paleti. Çok beyenenler çok beyendiklerini iddaa etsede her mekan çok alışılmış ve boş görünüyor, mekanlardan belki 1-2 tanesi insana çarpıcı geliyor. Elf şehri tahmin edilen elf şehri geri kalanlarda tahminin dışına çıkmıyor. Burda neden beyenmediğimi anlattığım Amalur bunu Skyrim'den çoooooook daha başarılı yapabiliyor. Ve gayet ortalama bir oyun Amalur.
-Şöyle birşey düşünün, iki kişi yanyana duruyor siz uzaktan birtanesini gizlice ok ile öldürüyorsunuz. Yanındaki arkadaş "Huh. What was that?" diyor 15 saniye geziniyor ve "Guess i'm seeing things" diyip arkaşının cesedinin yanına dönüp beklemeye devam ediyor...
-Bir rol yapma oyunu için çok fazla "rolü bozabilen" hak var elimizde. Inventory'i açıp 56 tane tekerlek peynir yiyebilmek gibi.
-Oyunda nerde olursanız olun, ne olursanız olun 50 Level Archmage, Conpanionların lideri, Legion'un baş adamı, Dragonborn ve Bütün dünyayı kurtaran adam olsanız bile NPC'ler size basit bir köylü çocuğu gibi davranıyorlar.
-Başarısız ve sıkıcı yazılmış diyologlar ve hikayeler.
-Çok başarısız seslendirme
-Eğer Skyrim'in wikilerindeki sayfalara bakarsanız neredeyse hepsinde birden fazla bug var, Yarısından fazlasındada 5den fazla. Böyle bir zamanda nasıl bukadar bozuk bir oyuna dünyanın en mütiş şeyi gibi bakılıyor gerçekten hiç anlamıyorum.

Peki nasıl daha iyi yapılır?

-Çoğu şirket gibi BOZUK OLMAYAN BİR OYUN YAYINLAYIN
-Oyunun bozuk olan kısımlarını düzeltmek için yayınlanan Patchlerle oyunu dahada çok bozmayın
-İlgi çeken hikayeler ve gerçeğe benzer karaklerler yazın. Böyle hikayeler ve karakterler her Fantazi romanında var.
-Adam gibi bir Kombat mekaniği geliştirin. Oyundaki kombat mekaniği özellikle melee kombat iki tane tahtayı birbirine vuruyormuş gibi hissediliyor. Ya tamamen farklı bir kombat mekaniği yapın yada Düzenleyin
-NPC'lerin oyuncunun eylemlerini fark etmesini sağlayın. Okadar zor değil.


Gerçi bilmiyorum Bethesda'nın nasıl oyun yaptığını. 1000 tane farklı şey yapıp kovaya atılıp karıştırılmış bir oyun. Şunu söylemem lazım. Evet Skyrim'e 150 saat kadar verdim ve inanılmaz potansiyeli olduğunu görüyorum evet. Çok güzel yönleri ve fikirleri var her Elder Scroll's oyunu gibi.  Zaten Elder Scroll's serisi içinde olması insanları heycanlandırmaya yetiyor biliyorum ve iki yüzlülük yapmamak için diyorum ki aynı problemlere sahip oyun Fallout serisinde çıksaydı bukadar uyuz olmazdım ama yinede söylerdim bunların sorun olduğunu. Ama kesinlike aldığı okadar "Acclaim" i haketmiyor. Oyunun çıkmasının üstünden bukadar uzun süre geçmesine rağmen hala oyunun yarısından fazlası bozuk. Kimseye tavsiye edemem bu halde böyle bir oyunu.
Şu anda daha iyi evet. Ve PC'de çok kolay düzeltile biliniyor bozukluklar. Eğer PC'de oynayacaksanız zaten oynamışsınızdır. Konsolda kesinlikle oynamayın. Özellikle PS3. Fus Ro Dah ayrıcada.

5 Haziran 2012 Salı

Fez

  "It's a fez. I wear a fez now. Fezzes are cool."


 Yaklaşık 2 sene geç geldikten sonra beklemeye değdi. Fez en çok bilinen oyun stilini alıp hiç denenmemiş birşey yapıyor. 2D Platformer olarak bildiğimiz, belkide en ünlü oyun serisinden, Mario'dan bildiğimiz bir Oyun mekaniğini alıp daha farklı bir konsept geliştirilmiş. Tamamen 2D olan bir oyunu 3D manipülasyonuna bağlı bir 2D Puzzle/Platformer çıkartılmış ortaya. Anlatmak çok kolay değil. Şöyle belki daha iyi dökebilirim kelimelere. Her yeni mekanda 1 değil 4 ayrı mekan var. Aslında Fez dünyası bizim dünyayı gördüğümüz gibi, sadece daha köşeli. Her mekanı bir kübün sadece tek yüzüne bakarıyormuşuz gibi düşünürsek, boyut değiştirme tuşuna bastığımız zaman kübün diğer yüzüne geçiyoruz. Oyun hala iki boyutlu ama üç boyutlu bir dünya içinde. 


  Tamamen bağımsız olarak, neredeyse bütün proje Bir kişi, Phil Fish tarafından yapıldı. Phil Fish ismini duyduğum zaman demiştim ben bu ismi kesinlikle biliyorum biyerden diye. Deviantart.com'da çok takıldığım zamanlar Phishy adında bir kullanıcının çok bariz şeylerden, inanılmaz abartılara kadar basit konseptlerle yaptığı karikatürler dikkatimi çekmişti. Hatta yaptığı resimlerden birini büyüyünce dövme yaptırmak istiyordum. Büyüyünce diyorum çünkü en az 4-5 sene önceydi. 5 sene önce açıklamış Fish, Fez diye bir oyunun geleceğini. Açıkcası hiç şaşırtıcı değil böyle bir oyunun 5 sene gibi bir dizayn süresi olması.


Böyle bir zamanda, Medyada en çok gördüğümüz oyunların 80'lerden kalma aksiyon b-filmlerine benzediği bir zamanda, hem gayet modern, gülümseten mizah anlayışı, inanılmaz güzel görselleri ve müzikleri olan, hemde eski jenerasyonlardaki gibi, oyuncuyunun kafasını çalıştırmaya zorlayan. Çok zor bölümleriyle sinir bozan. Çok basit görünen bir konseptin arkasına 100+ saatlik rol yapma oyunlarının koyamadığı kadar çok bilgi koyabilmiş bir oyun görmek gerçekten şaşırtıcı. Açıkcası bu yazıda iki ayrı oyundan daha bahsedecektim Fez'e yeni başladığımda, Yetersiz kalacağını düşünmüştüm 1-2 saat oynadıktan sonra. Oynamaya devam ettikce yavaş yavaş anlamaya başladım ki eğer Fez hakkında yazacaksam 3 oyun anlatamayacağım. 2 oyuna düşürdüm Fez ve başka bir oyun. Bir süre daha oynadıktan sonra farkettim ki Fez tek başına uzun bir süre hakkında konuşulabilecek bir oyun, sonuna kadar dolu olan ve kesinlikle oyuncuyu zorlamaktan çekinmeyen bir oyun. Şöyle, Oyunun 2/3D konseptiyle "Escher" optik ilizyonlarına bağlı olan yüzlerce bulmacanın yanı sıra, QR kodları, zaman tabanlı bulmacalardan, elinize kağıt kalem alıp, kriptoanaliz yapmak zorunda kaldığınız bulmacalara kadar, sizi zorlamak için herşey mevcut. Hatta bir örnek vermek istiyorum eğer spoiler almak istemiyorsanız aşağıdaki 4 satırı okumayın. Dev bir teleskobun olduğu bir odaya girdiğinizde teleskop ile odaya girdiğiniz tarafa bakarsanız, gökyüzünde 2 adet küçük kırmızı ışığın yanıp söndüğünü görüyorsunuz, bu ışıklar proglamada kullanılan "1 ler ve 0 lar" olarak bildiğimiz Binary dilinde. Binary'e çevirdiğiniz bu ışıkların kodunu sonra Hexadecimall diye hayatımda hiç duymadığım birşeye onuda şu anda Webde kullanılan kodlama tipi olan ASCII'ye dönüştürdüğünüz zaman bulmacanın çözümünü bulabiliyorsunuz. Bunu duyduktan sonra korkmanıza gerek yok çünkü oyunu %100 bitirmeye çalışmıyorsanız çoğunlukla böyle şeyler yapmak zorunda kalmıyorsunuz, çoğunlukla... Ayrıcada ben nasıl öğrendiysem sizde hızlı bir "google search" ile öğrenebilirsiniz.

Kriptoanaliz dedim bikaç satır önce eğer oyunda gerçekten dil bilimcilik yapmak zorunda kalıyorsunuz. Oyunun altında kendine ait bir kültürü var, ve her kültür gibi onlarında kendilerine ait bir dilleri var. Bu kültürün hikayesi sadece ortada bir kültür var kadar basit değil ama onuda anlatmaya çalışırsam sanırım sonsuza kadar yazacağım o nedenle özet geçmeye çalışıyorum. Ama sorun şu ki, oyun sizin elinizi tutmuyor hiç bir zaman. bu dili şu şekilde öğrenebiliyoruz sadece(tekrar spoiler almak istemiyorsanız buradan sonrasını okumanızı tavsiye etmem) oyuna girdikten kısa bir zaman sonra bir bölümde yerde yatan bir köpeğin üstünden bir otarafa bir butarafa zıplayan bir tilki görüyoruz, yanındada bir taşın üstüne yazılmış bir sürü sembol. Halen kendimle gurur duyuyorum bunu fark edebildiğim için. Şöyle anlatayım, İngilizcede şöyle bir terim var  "The quick brown fox jumps over the lazy dog." Bu cümlede İngiliz alfabesindeki bütün harfler kullanılıyor. Yandaki taştaki sembollerde yazan şeyde bu. Oyun bir noktadan sonra bu dili öğrenmiş olmanızı bekleyerek devam etmeye başlıyor ve hatta girdiğiniz mekanlardan biri olan eski bir şehirdeki bütün karakterlerin konuşma balonları o Sembollerle yazılmış halde çıkıyor karşımıza. Biraz "Utanmaz" bölgesine kaçtığını söyleyebilirim zorluğu açısından bu nedenle.


  Fez'in tek kötü yanı şu an için, platformu. Xbox 360 ülkemizdeki en az satılmış olan son jenerasyon konsol ve şu anda sadece Xbox 360 platformunda mevcut Fez. Eminim ki Steam aracılığıyla en kısa zamanda Bilgisayarlarımızda göreceğiz Fez'i. 10$ İle alabileceğiniz birçok oyundan çok, ÇOK daha fazlasını sunuyor Fez, "Old-school" oyunların hayranıysanız kesinlikle kaçırmamanız gereken, oyunlarında tartışmasız olarak bir sanat formu olduğunu gösteren bu senenin en başarılı bağımsız oyunu.


3 Haziran 2012 Pazar

WiiU Korkusu

Birkaç saat önceki Pre E3(...) WiiU prezentasyonundan sonra dahada fazla hissetmeye başladım. Sadece WiiU'dan değil Nintendo'nun tekrardan Eski haline dönmesi. "Büyüklerle" oynaması fikri beni korkutuyor. Gamecube'dan beri zamanın gerisinde kalmış teknolojiler ve "gimmick"ler ile devam etmiş, "Hardcore" oyunculara wii ile pek bişey sunamamış ve sunmayada çok çalışmamış, adam gibi çalışmayan wii motion plus, oyunlarıyla orjinallikten çok uzak duran, "Casual" oyunlar yapan, zamanın gerisinde kalmış, iyrenç online kapabilitesi ve sinir bozucu arayüzleriyle Nintendo "Fanboy"larını kendinden soğutmuş bir şirketin biranda yeni bir hardware ile tekrar eski günlerine dönecek olması, Ki net biliyorum deli gibi satacak WiiU. Beni korkutuyor.

Umutsuz değilim tamamen WiiU için, Nintendo'nun Komşusu Sony'ye ve batıya biraz baktığının farkındayım. O pre e3 wiiu exxxxxtrrrrraavaganza daki Online tip muhabbetinin reklamı beni biraz şaşırttı. Hem Nintendo'dan beklediğim gibi iyrenç klişe salak oyuncu tipi vardı ama hemde batıda(Batı derken Japonya (Japonya derken Nintendo demeye çalışıyorum) olmayan heryer demeye çalışıyorum) O self awareness komedisi yapmaya çalışmışlar. Çokda inanılmaz kötü olduğunu söyleyemeyeceğim.  Tanıttıkları bazı şeyler ilgimi çekti açıkcası. Öncelikle Circlepadlerden kurtulup normal joysticklere dönmeleri beni gayet şaşırttı, sadece bu bile beni biraz umutlandırıyor, Nintendo'nun Oyuncuyu ve yalaka olmayan oyun gazetecilerini dinlediği anlamına geliyor bu. Biyere kadar tabi. Satoru Iwata nedense pek hoşnutsuz geldi bana konuşmasının bazı bölümlerinde ama zar zor konuştuğundan olabilir.

Korktuğum başka bişey de oyun konsollarının dahada Fisher-Price malına dönmesi. Benim Sony'i ve Playstation'u sevmemin en büyük nedeni menüsünde bullshit eklentiler olmaması. Gamerscore, Mii, Wii Points, MS points, gibi tamamen gereksiz ve bazen çok fazla itici özellikler olmaması. Konsolu aldığında Bir isim girip direk kullanmaya başlamak Online Store'dan bişey almaya çalışırken 80 MS point nekadara denk geliyodu ya diye düşünmeden oyunların kaç para olduğunu görmek hem zaman kaybını önlüyor hemde çocuk oyuncağıyla oynamaya çalışıyormuş havasını ortadan kaldırıyor. Prezentasyonda belki en çok hoşlanmadığım şey sanırım WiiU'nun ana menüsünde kanalların altlarında Yüzlerce Mii görmek beni irite etti gayet.
 Önümüzdeki 3 günde Eminim bolca şey öğreneceğiz WiiU hakkında. ve şunuda söyleyeyim. Ben Gamecube'u ve Wii'si olan DS'de Ace attorney, Scribblenauts gibi inanılmaz oyunlar oynamış olan birisiyim. Nintendo ile alıp veremediğim bişey yok. Korkularımdan bahsettim sadece.

Ayrıcada buda gayet kullanışlı görünüyor.

Pre, Pre e3 Press Conference

E3 E3 E3 E3 E3 E3 TAMAM E3 Anlaşıldı ki e3 zamanına girmişiz. (geçen hafta başladı zaten herşey)

Konami "Pre E3 Press Conference"ını yaptı Nintendo WiiU için "Pre E3 Presentation" yaptı. Birsürü trailer birşürü başka şey. Madem öyle E3 ozaman

Ve yakınlarda çıkan beni en çok helecenlendiren "Pre e3" trailerları...

 


Tomb Raider
 E3 2011 Çıkan trailerdan ve developer demodan sonra ilk kez duyuyoruz tekrardan. Gelecek sene çıkacak oyunlardan en çok heyecanlandığım oyunlardan biri şu anda.
 Beni bilen herkes benim güçlü kadın baş rollerini nekadar çok sevdiğimi biliyodur, tabiki düzgün yazılmışsa. Güçlü derken Bayonetta gibi inanılmaz güçlü yada eski Lara Croft gibi herşeyin üstesinden gelen değil, Gerçek bir insan gibi hiç bir fikri olmadığı bir durumda savunmasız olan, Korkan, heyecanlanan sen ben gibi insanlar çekiyor ilgimi. Bunu suratımıza vurmalarına gerek yok The Bride karakterinde Tarantino ve Uma Thurman'ın ustalıkla yaptığı gibi satır aralarını okuyarakda anlayabiliyoruz. Lara'nın ilk serüveni(ehh...) ve kendinden hiç emin olmadığı ama kendisini kurtarmaya zorladığı bir oyun bekliyor bizi gibi görünüyor.

Metal Gear Rising: Revengance

Arkasında hafif üzücü bir hikaye var Metal Gear Rising'in "Revengance" kelimesinden bile daha üzücü. 2010 E3 de Teaser'ı gösterildikten sonra 2 tane daha video sonrasında Rising'den haber kesildi. Birden bire Projenin Kojima Productions'dan Platinum'a transfer olduğunu öğrendik. Daha sonra da bir isim değişimi (İlk ismi Metal Gear Solid: Rising) hemen sonrada fikrimce gayet boktan bir trailer ortaya çıktı. Kişisel olarak Platinum games ile bir problemim yok Bayonetta'yı ve Vanquish'i çok beğenmiştim. Ama Trailer ilk E3 trailerlarından sonra çok daha çocuksuydu. Bu sefer daha cizgi romansı hem ciddi hemde "Over the top action" içeren bir trailer koydular önümüze. Busefer olmuş gibi duruyor.
 
  
Dishonored
Geçen seneki E3 de vardı galiba ama kimse bakmadı otarafa meşguldu heralde insanlar. Pax Prime'da da çok fazla adı duyulmadı Bethesda'nın yayınlayacağı Dishonored diye bir oyun olduğu ortadaydı ama çok fazla ses yoktu. Nisanda bir anda çıkan Trailerı ile herkes konuşmaya başladı. Steam/Cyberpunk Victorian İngilteresinde geçen çok güzel fikirleri olan bir oyun. Video benim anlatabileceğimden çok daha fazla şey anlatacaktır. (İlk Deus ex'in yapımcısından olduğunu söyleyim)

E3 hakkında yazmaya devam edeceğim. Bunlar en beyendiğim trailerlar değildi ama en çok beklediğim oyunlardı. Devamı gelecek.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Infamous 2

İlk Infamous'ı 6-7 saat oynadıktan sonra bırakmıştım. Hikaye beni kavramamıştı, kontroller ciddi anlamda beni zorlamaya başlamıştı. Yinede bütün sorunlarına rağmen kötü bir oyun değildi. Çok fazla oyun oynamadığım bir zamanda çıkmıştı, Çok farklı bir konsepti ve stili vardı hem oyun mekaniklerinin hemde mekanların. Infamous 2'nin geleceğini duyduğumda okadar fazla düşünmemiştim üstünde, ama birkaç Ekran görüntüsü ve videoları çıkmaya başlayınca hafiften takip etmeye başladım oyunu. Bu sefer gayet güzel görünüyordu. Ilk oyunun karanlıklaştırılmaya çalışılmış halinden çıkmış New Orleans tadında güneşli, Birkısmı su altında kalmış New Marais adında biyerde geçiyor olması tek başına bile güzel bir değişimdi benim için. Ama oyun sisteminin çalışan yönlerini tutup çalışmayan yönlerinin hepsini camdan dışarı fırtlatıp, tamamen yeni mekanikler getirilmiş. İlk oyunda çok fazla eksikliğinin hissedildiği Melee kombat gibi. Sadece elektrik değil oyuncunun seçeneği olarak Buz ve karanlık bişey? zift mi? bilmiyorum, 2 ayrı element daha eklenebiliyor
Infamous 2nin en önemli özelliklerinden biri, ilk oyundaki gibi bir "moral choice system" Oyunun hem açıkça sunduğu 2 yoldan iyiyi veya kötüyü seçerek, hemde şehirde gezerken masumlara zarar vererek veya verenlere zarar vererek. "Hero" veya "Infamous" oluyoruz. tamamen ayrı yollar ikiside ve oyunu 2. kere oynamak için güzel bir neden veriyor. iki yolunda kendinde avantajları ve dez avantajları var. İyi olmaya çalışırken hep çevrenize dikkat edip insanlara gelecek zararı minimuma indirmeye çalışıp, Bazı "upgrade" lerden vazgeçmek durumunda kalıyorsunuz. Kötü yolda iste şehirde biraz daha yavaş geziniyorsunuz ve daha genel alana az hasar uygulayan güçleri
kullanabiliyorsunuz.
 Hiç beklemediğim bişey bukadar güzel yazılmış karakterler barındırmasıydı. Hikaye okadarda inanılmaz değil. Büyük bir kötü geliyor. gelene kadar bi yol bul kötüyü yoketmek için. Eğer sadece bu verilseydi motivasyon olarak muhtemelen yine sonuna kadar oynamazdım. ama yan karakterler ile Cole'un(oynadığımız arkadaş söylememişmiydim?) ilişkileri çok güzel yansıtılmış ve insanı ciddi anlamda motive edebiliyor. Hikayede 1-2 çok güzel twist var. Spoiler vericektim vazgeçtim ama gerçekten hem şaşırtıyor hemde gayet hoşuna gidiyor insanın.
Sonuç olarak, beklediğimden çok daha fazlasını buldum Infamous 2'de, gayet tavsiye edebileceğim bir oyun. Kocaman bir şehirde sadece gezinmek bile insanın hoşuna gidiyor. tamamen farklı iki şekilde oynanabilinmesi tekrar oynanabilmesini 2 ye katlıyor. Şaşırtıcı düzeyde sevilesi karakterleri, çok güzel görselleri, başarılı oyun mekanikleriyne 2011'in önemli oyunlarından birisi.


Ek olarak: Bu oyunu türkçeye çeviren ve türkçe menüsünü yardım notlarını ve altyazılarını yazan kişileri 2 sene kadar hapisde tutmak lazım. hem oyunu yamuk türkçeleriyle bozuyorlar hemde Sony'nin ve Sucker Punch'ın kalitesini bozuyorlar. Sadece bu nedenle bir şekilde yurt dışından tedarik edin diyebilirim. Türkçe altyazıları ve menüyü değiştiremiyorsunuz ve gayet kafa karıştıyor.

1 Haziran 2012 Cuma

Batman: Arkham City

Batman...
Çok fazla lafa gerek yok. Batman lafı Batman ile alakalı herşeyi içine alıyor zaten. Benim Batman ile ilgili şeyleri sevmemin asıl nedeni Batman değil ama Batman'in kötü adamları olmuştur hep. Bisürü kişiyle konuşmuştum bu konuyu. Batman daha çok içinde bulunduğu dünyayı anlatmak için kullanılan içi boş bir beden gibi gösteriliyor çoğunlukla ana medyalarında. Çizgi romanlarda kendine ait bir karakteri olmasına rağmen yinede bazen boş bir kap gibi yazılabiliyor. Karakterinin içini yan karakterler ve kötü adamlar dolduruyor. Batman mitinin içine daha fazla girmeden... 

ARKHAM CITY


Arkham City eğer önceden takip etmeden giriliyorsa kafayı karıştırabiliyor. Hatta bikaç kişiden Arkham City'nin Gotham'ın içinde kapalı bir bölge olduğunu oyunun ortalarında anladığını duydum. Evet 2011'in en başarılı oyunlarından birini anlatmaya bok atarak başlıyorum... Çok hızlı geçmeyi planlıyorum bu yazıyı tamam. Hikaye 10 üzerinden 8ila 9 arası. Hugo Strange en baştaki 5 dakikadan sonra Batman ile baş edebilecek biri gibi görünmekten yavaş yavaş düştü. Evil Genius'dan Doktor Frankenstein'a döndü yavaş yavaş.  Batman'in kimliğini bilmesi hiç hikayeye dahil olmadı. o 8 ila 9 puan tamamen Joker ve Ra'j al Ghul a gidiyor. Joker daha önemli olmak üzerek. Bikere MARK HAMİL gibi inanılmaz yetenekli bir adamı Joker yerine koymaya devam ettiğikleri sürece Joker başarasız bir karakter olacağını sanmıyorum. Mark Hamil.. gerçekten mütiş bir seslendirme.
Gameplay. 10/9.9 Arkham Asylum oynarken gördüğüm en iyi kombat mekaniklerinden biri diyordum. Arkam City ile bunu 4 e katladılar. Hem zorlamayan hem kompleks hemde gayet basit bir kombat mekaniğiyle insanı tatmin eden bir hissi var kombatın. insan gerçekten Batman'i kontrol ediyor gibi hissediyor kesinlikle. Kombat'ı konuşmama gerek yok çok fazla ben Genrede en başarılı kombatın Arkham City de olduğunu düşünüyorum, tartışmaya açığım. 0.1 kocaman bir şehirde Batman'in biraz yavaş kalmasından kaynaklanıyor. Catwoman'a girmiyorum bile ki sokakda yürümek daha kolay onunla. Stealth gameplay'i çok fazla değiştirilmemiş ama zaten değiştirilmesine gerek yoktu. Asylum'da başarılıydı Arkham Cityde de başarılı. Herşey çok güzel hacı.
Two-Face, Riddler, Penguin, Mr. Freeze gibi ünlü Batman kötü adamlarıyla berbar Raj al Ghul, Clayface gibi az çok bilinen kötü adamların yanında Deadshot, Solomon Grundy, Hush gibi çok kişinin bilmeyeceği kötü adamlarıda barındırması benim için çok daha başarılı kılıyor bu oyunu. bukadar çok fazla yaptıkları şeye saygıyla yaklaşmaları Batman frenchiseına bukadar sadık kalmaları bukadar başarılı yapıyor bu oyunu.
Geri kalan şeyler. Boss fightlar bu sefer çok daha başarılı. Seslendirmeler inanılmaz. Görseller gayet güzel. Catwoman ve yeni gelen Harley Quin's revene DLC'si ile Robin ile oynayabilme oyunu 1 den 1.5 a çıkarıyor Kesinlike paraya deyecek bir oyun. Batman sevenler oynamıştır zaten. Batman sevmiyorsanızda bu oyunu seveceksiniz. Hemen. Evet.

...fuck

Yaptığım şeyin internette yapılacak en salakça şeylerden biri olduğunu farkettim daha yeni. E3 öncesi eski oyunları konuşmak kadar salakça bişey yapılmaz heralde. Eğer acil olarak bissürü şey yazmam gerekmeseydi muhtemelen Haziranın sonuna bırakırdım ama tam yol devam edeceğiz yapacak bişey yok. Sizi Conanla baş başa bırakıyorum

CONAN! WHAT IS BEST IN LIFE?!


He Pulled First.

Raylan Givens her polisin polis olmayı seçtiğinde olacağını düşündüğü adam diye tahmin ediyorum... Justified. Türkiyede yayınlandığını sanmıyorum. Keşke yayınlansa çok kaliteli bir dizi. Klasik polisiye dizilerden çok daha farklı. Bunun nedenlerinden birinin dizinin Kentucky'de geçmesi olduğunu düşünüyorum. Gerçek redneck kültürlerinin suçla olan umursamaz ilişkilerini ele alabiliyor lokasyonu sayesinde. Baş karakter Deputy US Marshall(yardımçı polis şefi?) Raylan Givens. Hem 2.Sınıf suçlu olan babasına orta parmak için hemde Harlan'dan kaçmak için Polis olup Kentucky'den çıkıp gitmiştir. Polislik hayatında gördüğü şeyler Raylan'ı gün geçtikçe daha çok merhametsiz bir iş bitiriciye dönmeye başlıyor.
 Dizinin ilk sahnesinde Raylan'ın birinin masasına oturduğunu görüyoruz. Öğreniyoruz ki, Masasına oturduğu kişiye 24 saat vermiş Şehirden ayrılması için, yoksa seni gördüğüm yerde öldürürüm diye bir ultimatom vermiş. Ama problem şu ki daha 24 saat dolmadan adama hadi kalk git demeye gelmiş Raylan. Adam tabi memlun değil bu durumdan memnuniyetsizliğini dile getiriyor Raylan'a. Raylan herzamanki gibi umrunda değil. Bayağı yoğun ve heyecanlı bir diyologdan sonra Adamın silahını çekmesiyle üstüne 3 tane kurşun koyuyor arkadaşın Raylan. Dizinin ilerleyen zamanlarında öğreniyoruz ki, Meksikan bir uyuşturucu ve silah karteliyle ilgili bilgi toplamaya çalışırken Raylan ve ozamanki partneri. Bunları rehine tutan kartel üyeleri nekadar çok bilgiye sahip olduklarını öğrenmek için yaptıkları işkencelerden sonra son olarak Raylan'ı ve ortağını bağlayıp ortağının ağzına dinamit bantlayıp yaktıklarını anlatıyor Raylan. Bu olayın onun insanlığının bozduğu belli olmaya başlıyor ordan sonra.
Dizinin diğer güçlü yanı yan karakter ve kötü adam olarak diziye giren Boyd Crowder'ın bir anda 2. başrolü almış olması. Açıkcası yazdıkça nekadar çok anlatmamak istediğimi farkediyorum. Kimse haberdar değil bu dizinin varlığından 4. sezonu Ekimde başlayacak. Herkesin en azından İlk bölümünü izlemesini tavsiye ederim. İlk bölümü hem çok güzel bir başlangıç sunuyor hemde tek başınada çok başarılı bir kısa film kadarda güzel yapılmış. Torrentlere koşun gençler. Raylan abi beklemez

Bastion

Bastion. Geçen sene bu sıralar çıkan "Action-adventure mixed with rpg elements" oyunu Bastion'u anlatmak hem zor hemde kolay. Ben bu yazıları tam olarak nası yazmam gerektiğine hala karar veremedim, tamaem objektif bakıp herşeyimi anlatıyım. yoksa sadece kendi fikrimi mi yazıyım bilemiyorum. Bu sefer sadece kendi fikrim yazacağım, bakalım nasıl olacak. Çıktığı zaman tamamen habersizce aldım Xbox live'dan. 1200 ms points' di yanlış hatırlamıyosam 15$ yapıyor buda. Şu anda Steamdede mevcut ve 10 dolar yada 10 dolardan daha düşük olmalı. İzometrik bakış açısı merak uyandırmıştı ve görselleri hoşuma gitmişti.


Oyun indikten sonra açtığımda düşündüğümden çok daha fazlası olduğunu farkettim oyunda. Şimdiye kadar hiç görmediğim bişey vardı öncelikle. Oyunda tamamen, başından sonuna kadar, seslendirilmiş narration var, Bioshock gibi arkadan başka şeyler konuşan kayıtlar gibide değil. Ekranda görünen herşey aynı anda Narrate ediliyor. çokda baba sesli bir amcamız tarafından. Oyunu 10 kat daha orjinal ve ilginç hale sokuyor bu durum. Çok güzel, üzen ve şaşırtan bir hikayesi de var. Oyuna tamamen bilgisiz başlıyoruz. Rucks(Narrator) yavaş yavaş bize anlatıyor olan şeyleri.


Oynanışı da hem alışık olduğumuz hemde olmadığımız bir stilde. İzomektrik açıdan top-down shoother stilinde oynanıyor ama 11 çok farklı silah var. Yanınızda sadece 2 tane bulundurabiliyorsunuz ama. Çok hızlı bıcaklar, tabancalardan Çok yavaş,Havan topu, tek atışlık tüfekler, mızraklara kadar çok farklı taktiklerle kullanılması gereken silahlar hepsi. Stratejiye zorluyor oyun. istediğiniz zaman ekipmanınızı değiştirebiliyorsunuz. Çok kolay olmayan ve gayet tatmin edici bir combat sistemi var.
 Oyunun görselleri tamamen inanılmaz. Kesinlikle kendine has bir stili var ve insanı rüyadaymış gibi hissettirebiliyor bazen. Yıkılmış Şehirlerden Ormanlara, Buz tutmuş tapınaklardan bataklıklara mekanların hepsi çok farklı ve kendini tekrar etmiyor. 
Son olarakta müzik. Müzik konusunda konuşmaya bile kendimi yeterli görmüyorum. Çok yerinde inanılmaz başarılı ve profosyonelce yapılmış Oryantel ve modern müziğin birleşimiyle mükemmel bir Soundtrack ortaya çıkmış. Oyunu ilk oynadığım günden beri hala sıkılmadan dinlediğim bir Soundtrack albümü var. Benim fikrimce bu oyun 10/10 5 yıldız 100 üzerinden 100. Mükkemmel demeye çalışmıyorum. Hiçbir medyada mükemmel birşey olabileceğine inanmıyorum. Ama Bastion yapmaya çalıştığı herşeyi son derece ince ve ustalıkla yapmış bir oyun. Herkesin kesinlikle oynaması gerekiyor.

31 Mayıs 2012 Perşembe

Kingdoms of Amalur: Reckoning

Bu oyun ne zaman aklıma gelirse sinirleniyorum ve üzülüyorum aynı zamanda. Çok çok daha iyi olabilirdi. baş tasarımcısı Kel Rolston adında Elder's Scrolls Morrwind ve Oblivion gibi zamanının çok başarılı oyunların yapımında büyük yardımı olmuş bir baş tasarımcı. Todd Macfarlane gibi elinde kalem varken ne yaptığını bilen bir sanatçı ve R. A. Salvatore gibi Fantasi Janrasında başarılı olan bir yazardan çıkan oyunun çok daha başarılı olmasını beklerdim. Bunu beklememdede haksız olduğumu düşünmüyorum.

Öncelikle iyi şeyleri sayıcam. Oyun gördüğüm en başarılı Combat sistemlerinden birine sahip. Fantaaazi oyunlarında klişe olan 3 farklı yol var önümüzde Might, Sorcery ve Finesse. Might Kılıç kalkanlı Fighter dediğimiz karakterlerden. Sorcery işte sorcery. Büyücü. Finesse de Rouge. Ok Yay, hançer falan. Her level atladığımızda bu skill ağaçlarına 3 adet puan koyabiliyorsunuz ve her level size ciddi fayda sağlayabiliyor. Çok küçük değişiklikler yerine ciddi anlamda senin oynama şeklini değiştirebilen güçler var ve erken levellarda ortaya çıkıyorlar. Ayrıcada İstendiği zaman gidip bütün puanlarınızı silip en baştan puanları dizebiliyorsunuz istediğiniz skillere, buda deney yapmanıza olanak veriyor. Kombat çok akıcı ve hiç hantallaşmıyor. arsenal'ınızdaki herşeyi kullanabiliyorsunuz ve silahlar dışında sizin seçtiğiniz farklı güçlerlede daha kompleks hale getirebiliyorsunuz oyunu dövüştüğünüz kişinin arkasına  teleport olmak gibi veya suratına zehir atıp kısa süreliğine şaşırtmak gibi, hatta MK Scorpion tarzı Come Over Here! Diye size uzaktan saldıran birini yanınıza çekebiliyorsunuz. 9 Farklı silah gurubu ve sayısız silah da size en uygun olan dövüş mekanizmasını bulmanıza yardımcı oluyor. Ayrıcada oyun gerçekten güzel görünüyor. Rekli görünüyor çoğu mekanda. Diğer modern oyunlara göre çok daha canlı ve sizi içine çekiyor. Kendine has bir stili var ve orjinal görünüyor.
İlk duyduğum zamandan beri Umutluydum bu oyun hakkında. O Superstar line-up zaten insanı heyecanlandırıyor. ve evet oyunun mekanikleri çok güzel dizayn edilmiş ve kolay kullanılıyor. AMA ve benim için büyük bir ama. Oyunun hikayesi beni hiç bir şekilde saramadı. alıp götüremedi.  Oyuna ölü olarak başlıyoruz...... Evet. Sonra bir Gnome'un ölüler üzerinde yaptığı deneylerden biri işe yarıyor ve hayata geri dönüyoruz. Bu olay Amalur dünyasını kontrol eden kaderin kırıldığı anlamına geliyormuş. Oyuncu karakter herkezin kaderini değiştirebiliyormuş ladidadida. Bu hikayeyi çok beğenen olduğunu duydum. Kader ve Kişisel felsefelere değindiğini idda ediyorlardı. Ben o hissi bir türlü alamadım. Oyunun ana hikayesi bana daha çok büyük bir düşmanı öldürünce aha bak bunu öldürebildin alsında o seni öldürücekti sen değiştirebiliyosun kaderi! demek için gibi geldi. okadar. Başka bir yardımı veya hikayeye katkısını görmedim çok ucuz geldi bana. Gerikalan ana hikaye de  çok fazla klişe. İnsanlar ve insan olmayanlar 10 senedir savaş içinde "Fae"lerle, elf yani. Faeler ölümsüz varlıklar eğer yaşlanmıyorlar vesaire. Büyük bir kötü var dünyayı ele geçirmeye çalışıyor...


Amalur çok daha güzel olabilirdi. Evet sadece hikayesimi? diyosanız. EVET sadece hikayesi. eğer bir RPG'nin boktan bi hikayesi varsa oyun boktan bi oyun demektir benim gözümde. 7-8 saat kadar oynadım oyunu ve gerçekten sürekli dönüp oynayasım geliyor, ama her açtığımda yarım saat oynayıp aşırı sıkılıp kapatıyorum Diyolog ve seslendirmeler hem çok klişe(ağır ingiliz iskoç aksanı) hemde yeteneksiz insanlar tarafından yapılmış ve yazılmış çoğunlukla. Eğer sadece combat'ını oynayabilsem oynamak isterim daha çok. ama dediğim gibi, yarım saatden öteye gidemiyorum OOOF diyip kapatıyorum sistemi. Çook daha iyi olabilirdin Amalur. aah ah.